Karşılaşmalar
%15indirim
235,63 TL
200,28 TL
26,70 TL den başlayan taksitlerle!!
Karşılaşmalar, Semih Kaplanoğlu’nun 1996 – 2000 yılları arasında, aynı isimli gazete köşesinde kaleme aldığı öykülerden oluşuyor. Alışılagelmiş günübirlik konularla değil, insanı merkeze alan birtakım nesnelerle ve olaylarla ilgileniyor Kaplanoğlu öykülerinde...
Kimi zaman İstanbul’un kuytu bir sokağını; bazen eski bir evin taşlığını, meyve bahçesini ve belki hazin hikayesini; bazen bir tren garında edinilen ilginç bir dostluğu; bazen elindeki kamerayla yağmurlu günlerde yürüyen sıradışı bir insanın kamerasına takılanları; çokça da birbirinden farklı ve özgün insanlarla karşılaşmaları içeriyor Karşılaşmalar. Kaplanoğlu’nun duru, dingin ve yer yer şaşırtıcı üslubu; bazen sıradan, bazen ilginç bir yaşam sahnesini bir film sahnesine çeviriyor.
Bugün Türkiye’nin ve dünyanın önemli yönetmenlerinden biri olan Semih Kaplanoğlu’nun objektifi, iyi bir seyredişin ve güçlü bir duyuşun ürünleri olan öykülerle selamlıyor okuru...
“Birden sol yanında neredeyse yarı bellerine kadar taze otlara gömülmüş, kırk yıldır bakımsız zeytin ağaçları belirdiğinde evine çok yaklaştığını anladı. Çitlembiği, sonra da serviyi gördü. Evi görmedi, bu gözlerin başaracağı bir şey değildi. Ellerin dokunacağı, kulakların işiteceği, burnun koklayacağı bir şey değildi. İçeriye girdi, ev onu içine aldı, bundan böyle sonsuza kadar eve ait olduğunu biliyordu, evin kendisi olduğunu da...”
Kimi zaman İstanbul’un kuytu bir sokağını; bazen eski bir evin taşlığını, meyve bahçesini ve belki hazin hikayesini; bazen bir tren garında edinilen ilginç bir dostluğu; bazen elindeki kamerayla yağmurlu günlerde yürüyen sıradışı bir insanın kamerasına takılanları; çokça da birbirinden farklı ve özgün insanlarla karşılaşmaları içeriyor Karşılaşmalar. Kaplanoğlu’nun duru, dingin ve yer yer şaşırtıcı üslubu; bazen sıradan, bazen ilginç bir yaşam sahnesini bir film sahnesine çeviriyor.
Bugün Türkiye’nin ve dünyanın önemli yönetmenlerinden biri olan Semih Kaplanoğlu’nun objektifi, iyi bir seyredişin ve güçlü bir duyuşun ürünleri olan öykülerle selamlıyor okuru...
“Birden sol yanında neredeyse yarı bellerine kadar taze otlara gömülmüş, kırk yıldır bakımsız zeytin ağaçları belirdiğinde evine çok yaklaştığını anladı. Çitlembiği, sonra da serviyi gördü. Evi görmedi, bu gözlerin başaracağı bir şey değildi. Ellerin dokunacağı, kulakların işiteceği, burnun koklayacağı bir şey değildi. İçeriye girdi, ev onu içine aldı, bundan böyle sonsuza kadar eve ait olduğunu biliyordu, evin kendisi olduğunu da...”
Bu ürüne ilk yorumu siz yapın!