Şemsül Maarifül El Kübra - 4 Cilt (Kod 32)
%15indirim
1.125,00 TL
956,25 TL
Stok Kodu
9789944199292
Marka
127,50 TL den başlayan taksitlerle!!
Bismillahirrahmanirrahim
Muhterem okuyucularım!
“Şems-ül Maarif” bu tarihden yaklaşık 800 yıl önce 622 de vefat eden, büyük din alimi ve İslam mutasavvıfı İmam Ahmed bin Ali el Buni tarafından yazılmış büyük bir bilgi hâzinesidir. Buna hazine değil, daha ziyade “Define” demek daha doğru olur.
Çünkü Kur’an-ı Kerimdeki ayetlerin meallerine dayanılarak hazırlanan kitap, Hak Teala’nın sonsuz bilgi kaynağı ile bildirilen ayetlerdeki manaları tamamı tamamına anlamaya hiç bir dilin kelimeleri yeteril değildir. Yazar Ahmed El Buni tasavvufi bilgi ve düşüncelerini de katarak, çözmeye çalıştığı ayetlerin manalarını elden geldiği kadar açıklamaya çalışmış ve oldukça da başarılı olmuştur.
Cenab-ı Hakkın bildirilerinin iki yönü vardır: Biri zahiri, diğeri Batınıdır. Bunun içindir ki, Kur’an-ı Kerimi Türkçeye çevirmek isteyenler, bunu başaramamışlar, sadece ayetlerin meallerini yazmakla yetinmişlerdir. Yani Kur’an-ı Kerimi tamamıyle tercüme edememişler, ancak ayetleri tefsir edebilmişlerdir.
Cenab-ı Hakkın kelime bilgisi yanında, dünyada konuşulan dillerin kelimeleri bir umman yanında damla bile değildir. Nitekim Allah’ın kelime bilgisi izin, “bütün denizlere yedi katı daha eklenerek, mürekkep yapılsa ve bütün ağaçlar ve bitkiler de kalem olsa, yine Hak Teala’nm kelime bilgilerinin sayısını yazmaya yetmez.” diye söylenir.
Allah Teala, insanlara bilgi edinmeleri için, yalnız 28 harf yaratmış, ve bunu onların faydalanmaları için Hz. Adem (a.s.)’a indirmiştir.
Bu 28 harfin her biri için, cildler dolusu kitaplar yazılmış ve harfler bir ilim haline getirilmiştir. Bu 28 harf özellikleri ile, kısaca bu kitabın yüze yakın sayfasını işgal etmektedir.
Bu kitap için, Bilgi Hâzinesi değil, Bilgi definesi demiştik. Evet bu kitap bir bilgi definesidir. Zira yazar, konuları işlerken, onun zahiri yönünden başka, Batıni manasını ele almış ve açıklamaya çalışmıştır. İnsan aklına, hayaline ve mantığına dayalı bir araştırma, düşünme olanağının varlığını da ortaya çıkarmıştır.
Özellikle Allah (c.c.)’ın güzel adlarının sıfatlarından söz eden konularda, öyle derin mana ve mefhumlara değinmiştir ki, insan o adların her biri üzerinde ileri sürülen manaların üzerinde düşünüp hayalen gezindikçe, daha çok derinlere iniyor, o zaman anlıyor ki, Cenab-ı Hak’kın bilgi ve kelime kaynağm'a mütenahi, yani sonsuzdur. Bizim akıl ve hayalimizin çok ilerisinde, ih”atamızm dışındadır.
İşte bu sebepledir ki, Kur’an-ı Kerim’in mutlak ve mutlak Allah kelamı olduğuna ittifak edilmiştir. Bundan asla şüphe edilemez. Ayetlerin taşıdığı zahiri manalar yanında, Batıni düşünce öylesine bir derinlik taşıyor ki, buna insan aklı, insan muhayyelesi asla ulaşamaz.
Yukarıda da söylediğim gibi, kutsal kitabımız olan Kur’an bunun için tercüme edilemez. Ancak tefsir edilir.
İşte bütün bu sebeplerden, Kur’an-ı Kerim ayetlerine dayanılarak yazılan bu kitabı tercüme edebilmem, benim beş aylık vaktimi aldı. Yine de bu tercümede kitabın hakkını verdiğime şüpheliyim. Bunun bir kaç sebebi vardır:
Birincisi; Cenab-ı Hakkın kelime bilgisi yanında, yazarın bilgi dağarcığının yetersiz olduğu, İkincisi; yazarın derin bir İslam mutasavvıfı ve alimidir. Bu bakımdan, kitabın ana konusu olan ayetlerin metinlere dayandığı cihetle, bu ayetlerin batini olarak delalet edebileceği mana ve mefhumları daha kolay anlayıp yazabilmesi ve bunu eski dille kitabına alabilmesidir. üçüncüsü, Bu kitap 800 yıl önce, o günün 30 binden fazla kelime zenginliği olan Arapça ile yazılmış olması ki, bugün kendi dillerinde bile bir çok kelimenin kullanımdan, hatta lugatdan bile çıkarılmış olması.
Dördüncüsü; Arapçanın bugün bile çok zengin bir dil oluşu yanında, Türkçemizin çok kısırlı ve yetersiz, kelimelerin çoğunun karşılıksız kalmasıdır.
Bütün bu zorluklara rağmen, kitabı herkesin okuyacağı anlayabileceği bir dille Türkçe’ye aktarmaya çalıştım. Bu gayretimin yanında elbette bazı noksanlarım ve kusurlarımda olacaktır. Bunları da sayın okuyacaklarımdan hoş görü ile karşılanmasını ümid ediyorum.
Ve yine tekrarlıyorum ki,
Muhterem okuyucularım!
“Şems-ül Maarif” bu tarihden yaklaşık 800 yıl önce 622 de vefat eden, büyük din alimi ve İslam mutasavvıfı İmam Ahmed bin Ali el Buni tarafından yazılmış büyük bir bilgi hâzinesidir. Buna hazine değil, daha ziyade “Define” demek daha doğru olur.
Çünkü Kur’an-ı Kerimdeki ayetlerin meallerine dayanılarak hazırlanan kitap, Hak Teala’nın sonsuz bilgi kaynağı ile bildirilen ayetlerdeki manaları tamamı tamamına anlamaya hiç bir dilin kelimeleri yeteril değildir. Yazar Ahmed El Buni tasavvufi bilgi ve düşüncelerini de katarak, çözmeye çalıştığı ayetlerin manalarını elden geldiği kadar açıklamaya çalışmış ve oldukça da başarılı olmuştur.
Cenab-ı Hakkın bildirilerinin iki yönü vardır: Biri zahiri, diğeri Batınıdır. Bunun içindir ki, Kur’an-ı Kerimi Türkçeye çevirmek isteyenler, bunu başaramamışlar, sadece ayetlerin meallerini yazmakla yetinmişlerdir. Yani Kur’an-ı Kerimi tamamıyle tercüme edememişler, ancak ayetleri tefsir edebilmişlerdir.
Cenab-ı Hakkın kelime bilgisi yanında, dünyada konuşulan dillerin kelimeleri bir umman yanında damla bile değildir. Nitekim Allah’ın kelime bilgisi izin, “bütün denizlere yedi katı daha eklenerek, mürekkep yapılsa ve bütün ağaçlar ve bitkiler de kalem olsa, yine Hak Teala’nm kelime bilgilerinin sayısını yazmaya yetmez.” diye söylenir.
Allah Teala, insanlara bilgi edinmeleri için, yalnız 28 harf yaratmış, ve bunu onların faydalanmaları için Hz. Adem (a.s.)’a indirmiştir.
Bu 28 harfin her biri için, cildler dolusu kitaplar yazılmış ve harfler bir ilim haline getirilmiştir. Bu 28 harf özellikleri ile, kısaca bu kitabın yüze yakın sayfasını işgal etmektedir.
Bu kitap için, Bilgi Hâzinesi değil, Bilgi definesi demiştik. Evet bu kitap bir bilgi definesidir. Zira yazar, konuları işlerken, onun zahiri yönünden başka, Batıni manasını ele almış ve açıklamaya çalışmıştır. İnsan aklına, hayaline ve mantığına dayalı bir araştırma, düşünme olanağının varlığını da ortaya çıkarmıştır.
Özellikle Allah (c.c.)’ın güzel adlarının sıfatlarından söz eden konularda, öyle derin mana ve mefhumlara değinmiştir ki, insan o adların her biri üzerinde ileri sürülen manaların üzerinde düşünüp hayalen gezindikçe, daha çok derinlere iniyor, o zaman anlıyor ki, Cenab-ı Hak’kın bilgi ve kelime kaynağm'a mütenahi, yani sonsuzdur. Bizim akıl ve hayalimizin çok ilerisinde, ih”atamızm dışındadır.
İşte bu sebepledir ki, Kur’an-ı Kerim’in mutlak ve mutlak Allah kelamı olduğuna ittifak edilmiştir. Bundan asla şüphe edilemez. Ayetlerin taşıdığı zahiri manalar yanında, Batıni düşünce öylesine bir derinlik taşıyor ki, buna insan aklı, insan muhayyelesi asla ulaşamaz.
Yukarıda da söylediğim gibi, kutsal kitabımız olan Kur’an bunun için tercüme edilemez. Ancak tefsir edilir.
İşte bütün bu sebeplerden, Kur’an-ı Kerim ayetlerine dayanılarak yazılan bu kitabı tercüme edebilmem, benim beş aylık vaktimi aldı. Yine de bu tercümede kitabın hakkını verdiğime şüpheliyim. Bunun bir kaç sebebi vardır:
Birincisi; Cenab-ı Hakkın kelime bilgisi yanında, yazarın bilgi dağarcığının yetersiz olduğu, İkincisi; yazarın derin bir İslam mutasavvıfı ve alimidir. Bu bakımdan, kitabın ana konusu olan ayetlerin metinlere dayandığı cihetle, bu ayetlerin batini olarak delalet edebileceği mana ve mefhumları daha kolay anlayıp yazabilmesi ve bunu eski dille kitabına alabilmesidir. üçüncüsü, Bu kitap 800 yıl önce, o günün 30 binden fazla kelime zenginliği olan Arapça ile yazılmış olması ki, bugün kendi dillerinde bile bir çok kelimenin kullanımdan, hatta lugatdan bile çıkarılmış olması.
Dördüncüsü; Arapçanın bugün bile çok zengin bir dil oluşu yanında, Türkçemizin çok kısırlı ve yetersiz, kelimelerin çoğunun karşılıksız kalmasıdır.
Bütün bu zorluklara rağmen, kitabı herkesin okuyacağı anlayabileceği bir dille Türkçe’ye aktarmaya çalıştım. Bu gayretimin yanında elbette bazı noksanlarım ve kusurlarımda olacaktır. Bunları da sayın okuyacaklarımdan hoş görü ile karşılanmasını ümid ediyorum.
Ve yine tekrarlıyorum ki,
Bu ürüne ilk yorumu siz yapın!