Susatanlar
%15indirim
206,25 TL
175,31 TL
23,38 TL den başlayan taksitlerle!!
İklimler değişiyor, akarsuları besleyen buzullar giderek azalıyor. Önümüzdeki yıllarda büyük bir kuraklık döngüsüne girilme olasılığı bizi bekliyor. Kısacası bugüne dek ucuz ve değerli olmayan bir şey olarak gördüğümüz su, hayati bir önem kazanacak.
Bu durumu aleyhimize bir fırsata çevirmek isteyenler var. Bunlara “su baronları” deniyor. ‘21. yüzyılda su, petrolden daha değerli olacak’ diyerek, tüm su kaynaklarını gasp etmeye çalışan büyük su şirketleri eğer hedeflerine ulaşırlarsa bizleri köle yapacaklar. Ya kirli su ile hastalıklar içinde kötü bir hayatı yaşayacağız yahut da onlara diz çökerek bize dayattıkları kuralları kabul edeceğiz.
BM ve diğere kurumlar yönetişim adı altında su hizmetlerini özelleştirme için adeta pazar yaratacak biçimde ‘kriz var, bir damla suya muhtaç olacağız’ diyerek korku ve panik havası yaratıyor. Oysa kriz ya da bunalım yok.
İlahi bir armağan olan su, hiçbir zaman her yerde aynı miktarda olmadı. Rabbimiz her yere farklı miktarda farklı iklimler bahşetti ve o iklimlere göre de orada yaşayanlara o miktarda su gönderdi. Son yıllara dek su hiçbir zaman günümüzdeki kadar aşırı biçimde tüketilip israf edilmedi.
Afrika, Asya gibi yerlerde yoksul çiftçiler suya gerek duyarken büyük su şirketleri soğuk iklimlerde çok fazla olan suları tankerlere yükleyip başta petrol zengini ülkelere satıyorlar. Bu da yetmezmiş gibi yoksul çiftçilerin arazilerini sahip olduğu su kaynakları ile birlikte gasp ederek çiftçileri topraklarından edip buralarda yiyecek yerine yakıt olarak kullanılacak bitkilerin tarımını yapıyorlar.
Bu kitap, 21. yüzyılda bizi bekleyen en ciddi tehlike olan “su esareti” konusunda bir direniş manifestosu olsun diye yazıldı. Ya onlar ya biz. Onlar kazanırsa bizi esaretten susuzluk içinde ölmeye terkedilmekten, esarete dek çok şey bekliyor. Biz kazanırsak ilahi armağanı israf etmeden su kaynaklarımıza uygun ekonomiler inşa ederek sularımızı birbirimizle bölüşeceğiz. Bu anlamda kitap, “Ayağa kalkın!” diyor.
Bu durumu aleyhimize bir fırsata çevirmek isteyenler var. Bunlara “su baronları” deniyor. ‘21. yüzyılda su, petrolden daha değerli olacak’ diyerek, tüm su kaynaklarını gasp etmeye çalışan büyük su şirketleri eğer hedeflerine ulaşırlarsa bizleri köle yapacaklar. Ya kirli su ile hastalıklar içinde kötü bir hayatı yaşayacağız yahut da onlara diz çökerek bize dayattıkları kuralları kabul edeceğiz.
BM ve diğere kurumlar yönetişim adı altında su hizmetlerini özelleştirme için adeta pazar yaratacak biçimde ‘kriz var, bir damla suya muhtaç olacağız’ diyerek korku ve panik havası yaratıyor. Oysa kriz ya da bunalım yok.
İlahi bir armağan olan su, hiçbir zaman her yerde aynı miktarda olmadı. Rabbimiz her yere farklı miktarda farklı iklimler bahşetti ve o iklimlere göre de orada yaşayanlara o miktarda su gönderdi. Son yıllara dek su hiçbir zaman günümüzdeki kadar aşırı biçimde tüketilip israf edilmedi.
Afrika, Asya gibi yerlerde yoksul çiftçiler suya gerek duyarken büyük su şirketleri soğuk iklimlerde çok fazla olan suları tankerlere yükleyip başta petrol zengini ülkelere satıyorlar. Bu da yetmezmiş gibi yoksul çiftçilerin arazilerini sahip olduğu su kaynakları ile birlikte gasp ederek çiftçileri topraklarından edip buralarda yiyecek yerine yakıt olarak kullanılacak bitkilerin tarımını yapıyorlar.
Bu kitap, 21. yüzyılda bizi bekleyen en ciddi tehlike olan “su esareti” konusunda bir direniş manifestosu olsun diye yazıldı. Ya onlar ya biz. Onlar kazanırsa bizi esaretten susuzluk içinde ölmeye terkedilmekten, esarete dek çok şey bekliyor. Biz kazanırsak ilahi armağanı israf etmeden su kaynaklarımıza uygun ekonomiler inşa ederek sularımızı birbirimizle bölüşeceğiz. Bu anlamda kitap, “Ayağa kalkın!” diyor.
Bu ürüne ilk yorumu siz yapın!